Sözcüklerde
Anlam Aktarmaları
Kavramın, doğrudan
kendisinin değil de dolaylı olarak bir başka ifadeyle anlatılmasıdır.
Ad
Aktarması (Mecaz-ı Mürsel, Düz Değişmece)
Bir sözcüğün benzetme
amacı güdülmeksizin başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır. Ad aktarmaları
ilişkileri aşağıdaki gibi sıralanabilir:
·
İç-dış İlişkisi:
İç söylenip dış, dış
söylenip iç kastedilir.
“Sobayı yaktım”
örneğinde yakılan sobanın kendisi değil, içindeki malzemedir.
“Bütün okul beni
alkışlıyordu” örneğinde okuldan anlaşılan bir bina değil, okulun
bünyesindeki öğrenci ve çalışanlardır.
·
Yer-halk İlişkisi:
Yer adı söylenir, o
yerde yaşayan halk anlaşılır.
“Bütün Eskişehir
toplandık” örneğinde toplanan coğrafî olarak ilin kendisi değil, içinde
yaşayan insanlardır.
·
Yer-yönetim İlişkisi:
Yer adı söylenir,
yönetim birimi anlaşılır.
“Avrupa bizi
desteklemiyor” örneğinde desteklemeyen coğrafî olarak Avrupa kıtası değil, o kıtadaki
yönetim birimidir.
“Ankara
müzakereler hususunda kararlı görüntü çiziyor” örneğinde kararlı görüntü çizen
coğrafî olarak Ankara kenti değil, ülkenin yönetim birimidir.
·
Neden-sonuç İlişkisi:
Sonuç söylenir, neden
anlaşılır.
“Tarlalarımıza bereket
yağıyor iki gündür”
·
Nitelik ve nicelik İlişkileri:
“Üzerindeki kazağı iki
yüze almış” örneğinde “iki yüz” ile anlatılmak istenen iki yüz liradır.
“Törende herkes lacivertlerini
giymek zorundadır” örneğinde lacivertle anlatılmak istenen lacivert takım
elbisedir.
·
Yön, medeniyet ve kıta İlişkileri:
“Batı ile
aramızda derin görüş ayrılıkları var” örneğinde görüş anlatılmak istenen Batı
medeniyetidir.
·
Parça-bütün İlişkisi:
“Vapur an önce Eminönü’nden
ayrıldı” cümlesinde vapur Eminönü İskelesi’nden ayrılmıştır.
“Dalgalan sen de
şafaklar gibi ey şanlı hilâl” örneğinde hilâl ile anlatılmak istenen bayraktır.
“Beyin göçü
önlenemiyor” örneğinde beyin ile okumuş insanlar kastedilmiştir.
Dolaylama
Bir sözcükle ifade
edilebilecek kavramları birden çok sözcükle ifade etmektir. Anlatımın dolaylama
özelliği kazanabilmesi için genel
kullanımda ve estetik olması
gerekir.
*Aslan > ormanların
kralı
*Pele > siyah inci
*Hagi > Karpatların
Maradonası
*Kaleci > file
bekçisi
*Turizm > bacasız
sanayi
*Atatürk > ulu önder
*Top > meşin
yuvarlak
*Kömür > kara elmas
*Metin Oktay >
taçsız kral
*İzmir > Ege’nin
incisi
*Sezen Aksu > minik
serçe
*Sigara > tabut
çivisi örnekleri dolaylamaya örnektir.
Not:
Dolaylaması yapılan ad ile dolaylama aynı cümlede kullanılırsa bu kullanım
dolaylama değeri taşımaz.
“Ulu Önder
Atatürk’ü andık.”
“Ege’nin incisi
İzmir’e gittik.” örneklerinde “Ulu Önder” ve “Ege’nin incisi” söz öbekleri
dolaylama değerlerini yitirmiştir. Dolaylama
değildir.
Anlam
ve Deyim (Deyiş) Aktarmaları
Birbiriyle ilgili iki
sözcük arasında var olan benzerlik ilişkisine dayanarak bu kelimelerden birinin
adını ötekine vermeye denir. Örnekleri aşağıdaki gibidir:
·
İnsana özgü niteliklerin doğaya
aktarılması: Edebiyattaki “kişileştirme (teşhis)” sanatıyla paraleldir.
“Gelecek nesle hasta
bir çevre bırakmayalım.”
“Çılgın nehir
her şeyi sürüklemiş.”
·
Organ adlarının doğaya aktarılması:
“Dağın başı”
“Kapının kolu”
“Şehrin göbeği”
·
Doğaya özgü niteliklerin insana
aktarılması:
“Keskin nişancı”
“Pişkin insan”
“Çiğ adam”
“Sert adam”
“Çam yarması rakip”
“Koçum Levent!”
“Aslan yürekli kadın”
·
Duyular arası aktarmalar:
“Yumuşak bakışlar”
“Acı bir çığlık”
“Kadife ses”
“Sıcak renkler”
Güzel
Adlandırma
Söylendiğinde üzüntü
veren, korku ve tiksinti uyandıran durumları daha güzel, anlamlı sözlerle ifade
etmeye “güzel adlandırma” denir.
*Ölmek > vefat etmek
*Verem > ince
hastalık
*Kusmak > çıkarmak
Kinayeli
Söyleyiş
Bir sözün alaylı veya
sitem eder bir biçimde tam tersini kastetmektir.
“Bugün o kadar çok
çalışmış ki kitapları bomboş öylece duruyor.”
“Zayıflığından olsa
gerek hiçbir kapıdan kolayca geçemiyor.”
İkilemeler
Anlatımı güçlendirip
pekiştirmek amacıyla aralarında farklı anlam ilişkileri olan sözcüklerin art
arda kullanılmasıyla oluşturulan söz öbeklerine “ikileme” denir. Anlatımı daha
ilgi çekici hâle getirir ve anlatıma akıcılık kazandırır. İkilemelere
“yinelemeler” ya da “tekrar grupları” da denir. Aynı veya farklı, anlamlı veya
anlamsız sözcüklerin ek alarak ya da almadan bir araya gelmesiyle oluşur.
Yansıma sözcüklerle de ikileme yapılabilir. İkilemeyi oluşturan kelimeler daima
ayrı yazılır ve aralarına noktalama işareti asla konulmaz. İkilemeler
cümlelerde farklı görevlerde kullanılabilir.
Eciş bücüş, şırıl
şırıl, aşağı yukarı… gibi söz öbekleri ikilemelere örnektir.
Deyimler
Birden fazla sözcüğün
anlamca kaynaşıp kalıplaşarak oluşturduğu, ilgi çekici özellik gösteren ve
genellikle mecazî anlam taşıyan sözlere “deyim” denir. Deyimlerin mecaz anlamlı
sözcüklerden farkı, en az iki sözcükten oluşmasıdır.
Deyimlerin özellikleri:
-
Sözcük öbeği ya da cümle şeklindedir. En
az iki sözcük içermelidir.
-
Genelde yargı bildirmez, ancak
istisnaları vardır.
-
Genelde mastar biçiminde kurulur, kişi
ve zamana göre çekimlenebilir.
-
Mecaz anlam ihtiva eder. (İstisna olarak
gerçek anlam içerenleri de vardır.)
-
İlk söyleyeni belli olmayan, anonim halk
ürünüdür.
-
Abartma, alay, yergi ve karşılaştırma
gibi anlam ilgilerini taşır.
-
Zıt anlamlı veya anlamdaş deyimler
olabilir. Deyimlerin anlamları birbirleriyle çelişebilir.
Bazı gerçek anlamlı
deyimler:
“İyi gün dostu” insan
“Özrü kabahatinden
büyük” öğrenci
“Âdet yerini bulsun”
davranışı
“Çoğu gitti azı kaldı”
(Bu deyim aynı zamanda cümle şeklinde kurulan deyimlere bir örnektir)
“Yükte hafif pahada
ağır” hediyeler
“Dostlar alışverişte
görsün” (Bu deyim aynı zamanda cümle şeklinde kurulan deyimlere bir örnektir)
“Dağ fare doğurdu” (Bu
deyim aynı zamanda cümle şeklinde kurulan deyimlere bir örnektir)
“Atı alan Üsküdar’ı
geçti” (Bu deyim aynı zamanda cümle şeklinde kurulan deyimlere bir örnektir)
Atasözleri
Uzun bir gözlem ve
deneyim sonucu elde edilmiş birikimle söylenen kısa, özlü, halka mâl olmuş,
anonim sözlere atasözü denir. Atasözleri halkın tecrübelere dayalı
düşüncelerinden doğmuştur. Bir ulusun ortak tutumunu, kanaatini, kültürünü
yansıtır ve halka yol gösterir. Atasözleri yargı bildirir ve cümle
biçimindedir.
Atasözlerinin
Özelikleri:
-
Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcükleri
değiştirilemez.
-
Kısa ve özlü (yoğun) bir anlatıma
sahiptir. Az sözle çok şey anlatılır.
-
Uzun bir gözlem ve tecrübe ürünüdür.
-
Bazı atasözleri doğa olayları hakkına
bilgi içerir.
-
Bazıları doğrudan doğruya ahlâk dersi ve
öğüt verir.
-
Genellikle mecaz anlamlıdır. Nasihat
verme şeklinde veya genellikle emir verme şeklinde düzenlenmiş olanları gerçek
anlamlı olabilir. Basit bir gerçeği dile getirirse çoğunlukla mecaz anlam
üzerine kuruludur.
-
Anlamdaş olan ya da aralarında tezatlık
bulunan atasözleri de vardır.
Öbekleşme
Birden çok sözcüğün,
anlam ve görev yönünden bir bütün oluşturmasıdır.
“Bir meşale gibi
ışımak”
“Geçmişe demir atmak”
“Çağları delen ses”
“Kendi gibi kalmak”
örnekleri öbekleşen sözcüklere birer örnektir.
Argo
Kullanılan dilden ayrı
olarak aynı meslek ya da sosyal sınıftan insanların kullandığı özel dildir.
Toplumun genel bir düşüncesi olan “Argo sözcükler küfür veya çirkin ifadeler
içerir” yaklaşımı kısmen doğru olsa da argo sözcüklerin hepsi için geçerli
değildir.
*Çakozlamak >
sezmek, anlamak, kavramak
*Araklamak > çalmak,
aşırmak
Bu örneklerde
“çakozlamak” ve “araklamak” sözcükleri birer argo sözcüktür. Argo sözcükler
hakkında detaylı bilgi almak için Hulki Aktunç’un “Argo Sözlüğü” eseri
incelenebilir. Bu eser, argo kullanımı konusunda, alanındaki öncü eserdir.
Somutlama
Soyut olan bir anlamı
somutlaştırarak anlatmaya “somutlama” denir. Soyut kavramların daha iyi anlaşılmasına
yardımcı olur, soyut kavramı görünür kılar. Somutlama için somut anlamlı
sözcükler kullanılır.
“Can kafeste durmaz
uçar
Dünya bir han konan
göçer” Aşık Veysel
-
Bu cümlelerde ölüm kavramı
somutlaştırılmıştır.
“Uslan artık deli gönül
Bak gelip geçiyor ömür”
-
Bu cümlelerde gönül kavramı,
kişileştirme yoluyla somutlaştırılmıştır.
“Bir kara trendir ölüm”
-
Bu cümlede benzetme yoluyla somutlama
söz konusudur.
“Onun sözleri bizi
yaraladı”
-
Bu cümlede “sözler” somutlaştırılmıştır.
“Yaptığı iyiliklere
karşı hepimiz ezildik”
-
Bu cümlede mahcup olmak
somutlaştırılmıştır.
Not:
Somutlamanın
geçerli olabilmesi için bir soyut kavramın yer alması şarttır. Aksi hâlde
sadece teşhis ve teşbihler veya istiareler söz konusu olur. Örneğin “Zekanın
kılıcı keskindir” cümlesinde hem soyut hem somut sözcükler bir aradadır; bu
nedenle somutlamadan söz edilebilir.
Soyutlama:
Somut olan bir kavramı
soyut anlama gelecek şekilde kullanmaya soyutlama denir.
“Mangal yürekli
adam” örneğinde cesurluk (soyut) anlatılmıştır.
“Taş kalpli
insan” örneğinde acımasızlık (soyut) anlatılmıştır.
“Zavallı kızı bir odunla
evlendirdiler” cümlesinde anlayışsızlık (soyut) anlatılmıştır.
“Bir ateş düştü
içime yanarım” cümlesinde hüzün (soyut) anlatılmıştır.
Hazırlayan:
Necdet Ersöz
Kaynaklar:
Tüm
Türkçe yazılarında seçkin üniversiteye hazırlık kitapları, üniversite ders
kitapları, güvenilir internet siteleri, bazı dil bilgisi makaleleri ve TDK
resmî sitesi kaynak olarak kullanılmaktadır.
Yorumlar
Yorum Gönder